top of page

Sosyal Kaygınızın Sessiz İşaretleri: 'Utangaçlık' Deyip Geçmeyin


sosyal kaygı

"Neden herkes benim kadar gergin değil?" diye hiç düşündünüz mü? Sosyal ortamlarda kendinizi sürekli izleniyor ve yargılanıyormuş gibi hissediyor musunuz? Bu duygular, sıradan bir utangaçlığın çok ötesine geçebilir. Sosyal kaygı, kişinin başkaları tarafından olumsuz değerlendirilmekten duyduğu yoğun korku ve bu yüzden sosyal durumlardan kaçınma eğilimidir. Utangaçlık hafif bir çekingenlikse, sosyal kaygı onun zihni ve bedeni ele geçirmiş halidir. İşte, günlük hayatınızın içine sinsice yerleşmiş olabilecek sessiz işaretler.


Zihninizdeki Görünmez Seyirci: Sürekli Zihinsel Prova

Bir sosyal etkileşimden günler, hatta saatler önce, olası tüm diyalogları zihninizde defalarca canlandırıyorsanız, bu sosyal kaygının en yaygın işaretlerinden biridir. "Ne diyeceğim?", "Cevabım yeterince zeki mi olacak?", "Ya sohbeti sürdüremezsem?" gibi sorularla kendi kendinizi tüketirsiniz. Bu sürekli zihinsel prova, aslında kontrol edemediğiniz bir durumu kontrol altına alma çabasıdır ve sizi enerjinizden eder.


Davranışsal Kaçınma: Görünmez Engeller Yaratmak

Sosyal kaygı, farkında olmadan hayatınıza "kaçınma" davranışları olarak yansır. Telefon görüşmelerinden kaçınmak, bir mağazada yardım istememek için etrafta dolanmak, davetlere "meşgulüm" diyerek katılmamak veya bir toplantıda söz almamak için kendinizi küçültmek... Bunlar, potansiyel bir "rezil olma" ihtimalinden kaçınmak için geliştirdiğiniz stratejilerdir. Kısa vadede rahatlatsa da, uzun vadede kaygınızı besler ve içinizdeki "yapamıyorum" inancını güçlendirir.


Fiziksel Sinyaller: Bedeninizin Gizli Dili

Kaygı sadece zihinde olmaz; bedeniniz de bir tepki verir. Sosyal bir ortamda yanaklarınızın kızarması, kalp atışlarınızın hızlanması, ellerinizin titremesi veya terlemesi, sesinizin titrediğini hissetmek, midenizin düğümlenmesi gibi fiziksel belirtiler yaşıyorsanız, bu bedeninizin tehdit altında olduğuna dair verdiği otomatik bir alarmdır. Bu sinyaller, kontrol edemediğiniz için daha fazla kaygıya neden olarak bir kısır döngü yaratır.


İçsel Eleştirmenin Yüksek Sesi: Olumsuz Öz-Değerlendirme

Sosyal bir etkileşimden sonra, o anı saatlerce analiz edip, yaptığınız her küçük şeyi (bir kelimeyi yanlış telaffuz etmek, gülümsemenizin zamanlaması vb.) acımasızca eleştirir misiniz? Bu "sonradan aklıma gelenler" ve kendinize yönelik sert yargılar, sosyal kaygının zihinsel bir uzantısıdır. Sadece olası hatalarınıza odaklanır, olumlu veya nötr anları görmezden gelirsiniz. Bu, özgüveninizi kemiren ve bir sonraki sosyal durum için korkunuzu artıran bir alışkanlıktır.


Gerçek Benliği Saklamak: Bir Maskenin Arkasında Yaşamak

Sosyal kaygısı olan birçok insan, "kabul edilemez" oldukları inancıyla gerçek kişiliklerini, ilgi alanlarını ve fikirlerini gizleme eğilimindedir. Sürekli "doğru" şeyi söyleyip söylemediğinizi kontrol etmek, şakalar yapmaktan kaçınmak veya fikirlerinizi ifade etmemek, aslında reddedilmekten korunmak için taktığınız bir maskedir. Bu maske, sizi güvende hissettirse de, derin bir yalnızlık ve "kim olduğunuzu" gösterememe hissi yaratır.


Bu işaretler, "biraz utangaçlık" deyip geçiştirilemeyecek kadar derin ve hayatı kısıtlayıcı olabilir. Unutmayın, sosyal kaygı bir kişilik özelliği değil, tedavi edilebilir bir durumdur. Bu sessiz işaretleri fark etmek, değişim için atılmış en büyük adımdır. Eğer bu belirtiler sizin için tanıdıksa ve hayat kalitenizi etkiliyorsa, bir psikologdan alacağınız profesyonel destek (özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi), bu sessiz işaretleri anlamanıza ve üstesinden gelmenize yardımcı olacak güçlü bir araçtır. Kendinize verdiğiniz bu mücadelede yalnız değilsiniz.

 
 

Klinik Psikolog Çağla Anar

caglaanar1@gmail.com

+90 538 336 60 48

  • Instagram
  • LinkedIn

Online Seanslar 

Hafta içi: 10:00 - 21:00​

Yüz Yüze Seanslar 

(İstanbul Maltepe-İdealtepe)

Perşembe: 16:00-21.00

Cumartesi: 11.00-19.00

(İstanbul Levent)

Çarşamba:  17.00-20.00

Terapi Gün ve Saatleri

© 2025 Klinik Psikolog Çağla Anar. Tüm Hakları Saklıdır.

bottom of page